Türk Edebiyatı'nın Yaralı Müntehir Kadın Şairi : Nilgün Marmara 

"Delilik sevgilim,bir sözcük üzerine kurulmuyor,var olanı dürtüyor,eşeliyor,o bölgede yer ediniyor.Bir sabah,bedenimin tüm hücrelerini ele geçirmiş bir acıyla uyanıyorum,bundan böyle,nereye baktığı bilinmeyen gözlerinizle her karşılaştığımda katlanacak bir acıyla. Onu sürükleyeceğim...
Nilgün Marmara

Türk Edebiyatı'nın Yaralı Müntehir Kadın Şairi : Nilgün Marmara

Nilgün Marmara (1958-1987), Türk edebiyatının en önemli kadın şairlerinden biridir. 1958 yılında İstanbul Kadıköy'de, Balkan göçmeni bir ailenin ikinci çocuğu olarak dünyaya gelmiştir. Babası Bulgaristan'ın Plevne, annesi ise Vidin'den İstanbul'a göç etmiştir.

Ortaokul ve liseyi Kadıköy Maarif Koleji'nde bitirmiştir. Ardından İstanbul Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı bölümünü kazanmış ancak dönemin siyasi kutuplaşmaları nedeniyle okulu bırakıp tekrar sınavlara hazırlanmıştır. Daha sonra Boğaziçi Üniversitesi İngiliz Dili ve Edebiyatı bölümünü kazanmış ve yükseköğrenimini orada tamamlamıştır.

Nilgün Marmara'nın hayatındaki önemli dönüm noktalarından biri 12 Eylül 1980 Darbesi olmuştur. Bu süreçte yazdığı "Süfür Civa" ve "Canavar Fistanı" şiirleri, dönemin baskıcı iktidar yapısına karşı bir duruş olarak değerlendirilir.

Evliliğe karşı olan Nilgün Marmara 1982'de arkadaş ortamında tanıştığı toplumsal ve ailevi baskılar nedeniyle Kağan Önal ile evlenmiştir. Bu evlikten sonra eşinin işi nedeniyle 16 ay Libya'da yaşamış kendi anlatımıyla hayatının en zor günlerini geçirmiştir. Bu dönem onu psikolojik olarak çok etkilemiştir. 

Nilgün Marmara'nın Edebi Kişiliği

Nilgün Marmara, edebi kişiliğini yalnızlık, yabancılaşma ve varoluşsal sorgulamalar üzerine inşa etmiştir. Libya'da geçirdiği zor yıllar, onu daha çok okumaya ve yazmaya yönlendirmiştir. Türkiye'ye döndüğünde ise İlhan Berk, Ece Ayhan, Cemal Süreya, Edip Cansever ve Lale Müldür gibi dönemin önemli şairleriyle edebiyat buluşmaları düzenlemiştir.

Ece Ayhan onu "Türk şiirinin Sivil Şairi" olarak tanımlamıştır. Şiirlerinde kafiye yerine imgeselliğe önem vermiş, dili parçalayarak kullanmış ve yaşamla kurduğu sancılı ilişkiyi eserlerine yansıtmıştır.

Yani şiirleri onun ruhsal çoraklığının söze dökülmüş halidir. Yazmak onun için ruhsal bozukluğunu tetikleyen ve pekiştiren bir görev almıştır. İlk şiirinden son şiirine kadar yaşama tutunamayışını ifade etmiştir Nilgün Marmara. Yazılarında hayatı sorgulamış ve yaşayamamışlığın trajedisini anlatmıştır. Birçok şiirlerinde zaman olgusunu; zamanın gerisinde ve ilerisinde olmak şeklinde ele almıştır. Tüm zamanlar kaotik bir şekilde birbirine girmiştir. Dolayısıyla saf bir akış yoktur.

Nilgün Marmara yaşadığı devrin sosyal, kültürel ve siyasi olumsuzluklarını kabullenmemiş bu nedenle topluma yabancılaşmıştır. Ona göre, insanoğlunun başlıca sorunu, kendi yarattığı dünyaya kendini gizlemesi ve sevgiyi paylaşmamasıdır.

Nilgün Marmara ve Sylvia Plath

Marmara, 1985 yılında "Sylvia Plath'ın Şairliğinin İntiharı Bağlamında Analizi" başlıklı tezini tamamlamıştır. O Slyvia Plath gibi kendi yaşam mücadelesini her zaman içinde yaşamıştır. Hatta tezin giriş kısmını bitirirken: "…Umarım böylesine emsalsiz ve belirgin bir konuda, şiirlerini ölüm kavramını derinden algılayarak yazmış ve intiharında da sanatındaki kadar başarılı olmuş bir kadının analizini yapabilme konusunda başarısız olmam." demiştir. Sylvia Plath'in yalnızlık ve varoluş üzerine görüşlerinden derinden etkilenmiş, hatta hayatında da Plath ile benzer bir kaderi paylaşmıştır.

Nilgün Marmara'ya yirmili yaşlarında bipolar bozukluk teşhisi konmuş, ancak tedaviyi reddetmiştir. Plath gibi yazılarında ölümü içselleştirmiş ve intihar düşüncesini eserlerine yansıtmıştır.

Nilgün Marmara'nın Eserleri

Nilgün Marmara, İkinci Yeni sonrası 80 Kuşağı Türk şiiri içinde önemli bir yere sahiptir. İlk şiirlerini 19 yaşında yazmış, ancak hayattayken yayımlamamıştır. Ölümünden sonra yayımlanan eserleri şunlardır:

  • Daktiloya Çekilmiş Şiirler (1988)

  • Metinler (1990)

  • Kırmızı Kahverengi Defter (1993)

Şiirlerinde yalnızlık, bunalım, umutsuzluk, yabancılaşma ve varoluş sorgulamaları ön plandadır.

Nilgün Marmara'nın İçsel Çatışmaları

Cemal Süreya'nın "Zerda"sı, Ece Ayhan'ın ise "dünyaya yaralı şair" dediği Marmara, kendisini "Göğünü Yitiren Kız" olarak tanımlamıştır. Şiirlerinde yaşamla kurduğu kopukluk, içsel çatışmaları ve ölümü özdeşleştirmesi sıkça görülür.

Şair içindeki yaşadığı çelişkili duyguları fark etmiş kendisini yaşamın ağırlığına mahkum hissetmiştir. Kendini bu nedenle "Göğünü Yitiren Kız" olarak tanımlamıştır.

"Çocukluğun kendini saf bir biçimde akışına bırakması ne güzeldi. Yiten bu işte." Diyen Nilgün Marmara bu hayatı "Başka bir dünyanın, bekleme salonu" diyerek tanımlamıştır.

Bu hayata hep olumsuz penceren bakan Nilgün Marmara ayrıca yaşarken öldüğünü:

"Dünyamsın benim,zorbam,düzenim,
Bundan gözlerim göğe çevrili,
Hiç katılmadan sende yaşıyorum,
Dirimimsin benimi
Doğarken öldüğüm"

 dizeleriyle aktarmıştır.

Nilgün Marmara'nın İntiharı

Anımsadığım tüm sözcükler anımsayabildiğim tek bir sözcüktü: Yara!" demiştir. Benliği içinde ki yaşadığı çelişkiler, onu yaşamın ağırlığına mahkum etmiştir. O yaşam ve ölüm arasında sıkışmış ve varoluşsal sancılar çekmiştir. Hayatı boyunca yaşama uzak, ölüme yakın olmuştur. 13 Ekim 1987'de, henüz 29 yaşındayken İstanbul'da beşinci kattaki evinin balkonundan atlayarak intihar etmiştir. Ardında bir mektup bırakmış ve mektubunda şu sözler yer almıştır:

"...Kuşlar ölünceye kadar iyi bakınız onlara. Sahneden çekilirken yaşamıma karışmış herkesi selamlıyorum..."

Onun intiharı, hem Sylvia Plath ile kurduğu bağın hem de kendi varoluş sancılarının bir sonucu olarak görülmüştür.

O intihar ettiğinde Cemal Süreya şöyle demiştir:
"Nilgün ölmüş. Beşinci kattaki evinin penceresinden kendini aşağı atarak canına kıymış. Ece Ayhan söyledi.. Çok değişik bir insandı Zelda. Akşamları belli saatten sonra kişilik hatta beden değiştiriyor gibi gelirdi bana. Yüzü alarır bakışlarına çok güzel ama ürkütücü bir parıltı eklenirdi. Çok da gençti. Sanırım otuzuna değmemişti daha.. Bu dünyayı başka bir hayatın bekleme salonu ya da vakit geçirme yeri olarak görüyordu. Dönüp baktığımda bir acı da buluyorum Nilgün'ün yüzünde. O zamanlar görememişim. Bugün ortaya çıkıyor."(Günler)

Kaynakça:

Osman Yıldız,Nilgün Marmara'nın Eserleri Aracılığıyla İntiharının Analizi

Gülten Bulduker,Modernitenin Sonuçları Bağlamında Nilgün Marmara Şiirinde Varoluşsal Sorunlar,Araştırma Makalesi