“Macbeth (1971) Film Çözümlemesi | Güç, İhanet ve Trajedinin Hikâyesi”
Kötü talihine rağmen,
Kan üstüne kana bulayarak kılıcını,
Yardı ne çıktıysa önüne,
Yiğitlerin gözdesi Macbeth geldi yüz yüze.
Mavinin solukluğu tüm ovaya bürünmüş, kışın bitimine doğru, boyanmış yüzlerin ettikleri yeminlerle göğüs göğse çarpışan iki ordunun savaşıyla başlar. Orduda savaşanlardan ve hiç bileği bükülemeyenlerden birisiydi, Macbeth. Öylesine etkileyici bir duruşa sahipti ki, düşmanlar ona kolay kolay yaklaşamıyordu. Sakalına bezenmiş mavi boya, onu karanlık gösteriyordu. Cadılar fark etmişti ama. Bir gün kral olacağını ummaktan ziyade Macbeth'e olan itimatını kazanıp, övgü dolu sözlerle en yüksek unvanını işaret ediyordu: İskoçya Krallığı. Zaferden döndüğü esnada, Cawdor beyliği kralın huzurunda verildi. İki cadıdan duydukları bulutların ardında yavaş yavaş beliren uzun bir köprü veya uzunca bir merdiven miydi? Yolun sonuna çıkan cehennem miydi, yoksa cennet miydi? Macbeth'in saflığını bozabilecek ne vardı?
Lady Macbeth ve İktidar Hırsı
Gelin, alın benden kadınlığımı;
Katılaştırın, taşlaştırın beni tepeden tırnağa.
Öyle koyulaştırın ki karnımı,
Merhamet işlemez olsun içime.
Lady Macbeth, Macbeth'e mutlu bir hayat vaat ederken; aynı zamanda kudrete doymayan Cawdor Beyinin krallığa layık görülmesi gerektiğini, Macbeth ise Lady Macbeth'in sevgisini yitirme korkusuna kapılmaya başlar. Bu durum, belki birçok felaketin miladı olabilirdi. Yükseliş, hakimiyeti mümkün kılıyordu. Macbeth çabuk yükselişe geçtiği için ardında yatan sırları anlayamıyordu. Lady Macbeth için bu durum tam tersiydi. "O işi bana bırak" diyen idi. Macbeth'e sevgi dolu sözcükleri eksik etmemesine rağmen, fısıltılarıyla korkutabiliyordu ve onun sadece kral olması adına her şeyi yapmaya hazırdı. Macbeth'in erkekliği artık güçlü bir silahtı.
Duncan'ın Ölümü ve Geleceğin Habercisi
Bundan bir saat önce ölüp gisteydim,
Mutlu bir ömür sürmüş olurdum.
Çünkü bundan sonra benim için,
Her şey boş artık bu yalan dünyada.
Duncan'ın ölümü üzerine yalancıktan söylediğini sandığımız sözler, aslında Macbeth'in gelecekteki mutsuzluğunun habercisidir adeta.
Bahtımda kral olmak varsa var,
Ben elimi bile oynatmasam da korlar tacı başıma.
Krallığı, daha da huzursuz kılmış, bitmek bilmeyen endişeler onu yiyip bitirmiştir. Güç ve iktidar ondayken, birilerinin sözünü dinlemek ne de yakınlarına sevgi beslemenin ne önemi vardı. Duncan'ın katlinden suçu başkalarına atmıştı ve onları kendi elleriyle öldürmüştü. Krallığı kendisine layık görülmüştü. Herkes ona saygıyla selamlıyordu. Macbeth, hiçbiriyle ilgilenmiyordu. Macbeth ile birlikte en üstteydiler. Her savaşçı aynı kalamaz; kimi zaman masum görünen bir yılana, kimi zaman merhametsiz, öfkeli bir boğaya dönüşebilir.
Macbeth'in Kendi İradesi ve Kararları
Yıldızlar kapayın gözlerinizi! Hiçbir ışık sızmasın
İçimdeki derin, karanlık isteklere.
Göz görmesin elin ne yaptığını;
Yine de olsun ama, olsun bu iş,
Gözün bakamayacağı kadar korkunç olsa da.
Macbeth'in kendi isteğiyle kral olmadığını, fakat Lady Macbeth'in bunu ona zorladığını söylemek mümkün değil gibi görünüyor. Elbette Macbeth, kral olmayı kafasına çoktan koymuştu. Fakat onu sinsi bir yılana dönüştürmek isteyen bir karısı vardı. En büyük engeli oydu. Macbeth'in önünde birçok seçenek varken, etrafındakileri zamanla ötekileştirdi. Çünkü acı kayıplarını, kötü talihini unutturmaya çalışan savaşçının yüreği çok farklıdır. Savaş sahalarında o tektir. Mücadele, oluk oluk kan akıtmak… onun hayatı boyunca kabullendiği bir vazifeydi. Tahta geçtiğinde unutturmaya çalıştıkları birbirine girdi. Böylece kadınları ve küçük yaştaki çocukları canlı canlı infaz gerçekleştirmesi, bizlere onun merhametsizliğini ve kinini en zirvede olduğu dönemi tasvir etmeye çalışmıştır.
Filmde Sinematografi ve Son Sahneler
Öylesine kan içinde yüzüyorum artık,
Geri gitsem de bela, ileri gitsem de.
Macbeth'in bu duyguya kapılmasındaki kilit etkeni yeterince resmedememiş ve aktaramamaları eksikliğin en başında geliyor. Kullanılan nükte, objeler, mekanlar ve diyaloglar her şey kusursuzdu. Filmin ilk dakikalarında mavi tonda bezenmiş savaş meydanı, kılıcındaki ustalığıyla ve cesaretinden şüphe duyulmayacak bir savaşçı olan Macbeth'in bulunduğu kadraj, onun paklığını simgeliyordu. Son sahnedeki kullanım ise kıpkırmızı solukta, başka bir savaş meydanında, acısı taze bir babanın cevvali karşısında ne yapacağını şaşırmaya yeni yeni başlamış bulunuyordu. Macbeth, çıkılamaz bir yolun içerisine girmişti bile. Sunulan birden fazla seçenek tek sayıya inmişti.
Macduff teslim olmasını isteyip kendisine olan cezasını hafifletmek için bir teklif sunmuştur:
-
"Teslim ol korkak! Yaşa ki gösterelim seni ibret diye cümle aleme! Eşi zor bulunan canavarlar gibi tasvirini bir sancağın altında şu sözlerle resmettirelim. İşte burada görebilirsiniz zorbayı: Macbeth!"
-
"Teslim olmam, genç Malcolm'un ayaklarının dibinde toprağı öpmek, ayaktakımının iğnelenmeleriyle aşağılanmak için. Birnam Ormanı gerçekten gelmiş olsa bile Dunsinane'e, hiçbir kadından doğmamış seninle karşı karşıya gelsem de. Sonuna kadar denerim yine de. Attım bedenimi, koruyan kalkanımı. Gel vur hadi Macduff… Lanet olsun ilk feryat edene, 'Dur, yeter artık!' diyene."
Kaybedeceğini anlamasıyla bu sözleri söylememiştir Macbeth. Çünkü Macduff'u fena halde yaralamış ve mağlup etmek üzereydi. Yani Macbeth hâlâ kendisine sunulan tek seçeneği çoğaltma peşindeydi ve bu sözleri sarf ederek onuruyla can verdi. Belki de Macbeth'in dürtüsünde etkili olan son faktör vicdanıydı. Hayatı boyunca tüm uzvuyla bir amaç uğruna peşinden koşmamış, yalnızca krallığa doğru bir adım atmış iken kendisini beklenmedik bir saygınlığa erişmiş halde bulmuştu. Anlıyoruz ki, Macbeth diğerleri gibi peşinden koşma güdüsünü ömrü boyunca taşımıyordu; sonradan kazandığı bir şeydi.
Shakespeare'in Karakter Tasarımı ve Evrensel Mesaj
Kendini boşuna harcamış olur insan,
Dilediğine erer de sevinç duymazsa,
Yıktığın hayat kendininki olsa daha iyi,
Yıkmakla kazandığın şey kuşkulu bir mutluluksa.
Shakespeare burada bize İngiltere krallığının tarihi boyunca laneti simgelediğini göstermek istemiştir. Dolayısıyla neredeyse eşi görülmeyen karakter çatışmasını ustalıkla dizayn ettiği bilinirse, Macbeth karakterini anlamak kolaylaşır. Lady Macbeth ve Macbeth dışındaki tüm karakterlerin rolleri işlevseldir. İyiler safında yer alan hiçbir karaktere üç boyutlu kişilik yer vermeyen Shakespeare, oyunu kişiler arası çatışma yerine tek bir karaktere ve ona en yakın kişi olan karısına odaklayarak aktarır.
Bir asker ya da savaşçı ne kadar cesur olursa olsun; az bulunan, fazlasıyla ihtiyaç duyulan türden özelliklere sahip olması krallık uğruna hiçbir anlam ifade etmiyor. Macbeth de yazılabilecek en cesur ve en savaşçı karakterdir. Güçlü mesaj ve derinlikteki işleyişler, sınıflandırmalar oldukça muazzam. İzlediğim mevcut filmler arasında en iyi sinematografiye sahip film olarak ilk 5'e koymak istiyorum. Son sahne, eserde geçmemesine rağmen etkili bir evrensel mesajın nitelik kazanmasını sağlamış. Dev karakter değişimiyle birlikte şahane oyunculuk, tükenmek bilmeyen cesaret ve savaşçı ruh… Devirilmesi zor gibi görünen bir boğa olabilir ama acılı bir yürek karşısında, kükreyen bir boğa ne yapabilir? Macbeth yenilmezdi… vicdansız olana dek.
Yazar:Kerem Torun