Aşk Şairi: Ümit Yaşar Oğuzcan

Zannetme ki her şey bitti sevdiğim; Bir gün yeşerecek şu sararmış yapraklar. Ve bundan sonra kim severse dünyada; Seni ve beni hatırlayacaklar.
Ümit Yaşar Oğuzcan

Ümit Yaşar Oğuzcan Hayatı, Şiirleri ve Sanat Anlayışı

Ümit Yaşar Oğuzcan 22 Ağustos 1926 tarihinde Tarsus'ta doğdu. Babası asker Lütfi Bey, annesi ev hanımı Güzide Hanımefendidir. İlk çocukluk yıllarından itibaren başına talihsiz olaylar gelmiştir. Üç yaşında ayağı kırılmış, dört yaşında mangala oturmuş ve beş yaşında 'uçuyorum' diyerek taş merdivenlerden yuvarlanmıştır. 7 yaşında başına sandık kapağı düşmüş ve kızamık hastalığı sonucu kekeme kalmıştır. On dört yaşında apandisit ameliyatı olmuş, on dokuz yaşındaysa bir böbreği alınmıştır. Bu yüzden askerlikten muaf tutulmuştur.

Babasının memuriyeti dolayısıyla birçok ilde okumuştur. Ümit Yaşar Oğuzcan 1937 yılında Eskişehir İnkılap İlkokulu'nu ve 1940'da Konya Askeri Ortaokulu'nu bitirmiştir. Ardından Eskişehir Ticaret Lisesi'nden 1946'da mezun olmuştur. Daha sonra Osmanlı Bankası'nda işe başlamıştır. 1948 yılında Adana'da Özhan Hanımla evlenmiş, İlk ve en önemli eserim diye bahsedeceği oğlu Vedat 1949'da dünyaya gelmiştir. 1951 yılında tayini Manisa'ya çıkmış, Turgutlu'da ikinci oğlu Lütfi 1952'de dünyaya gelmiştir.

Oğuzcan, Türkiye İş Bankası ve kısa süreli olarak Yapı Kredi Bankası'nda çalışmış, Akbank Genel Müdürlüğü'nde Krediler İkinci Müdürü olarak atanmış ve Türkiye İş Bankası Yayınları Müşavirliği görevinde bulunmuştur. 30 yıl bankacılık yaptıktan sonra, 1977 yılında kendi isteğiyle emekli olmuştur.

1978 yılında şiir söyleşisinde tanıştığı Ulufer Hanım ile ikinci evliliğini yapmıştır. 1980 yılında Ümit Yaşar Sanat Galerisi'ni açmıştır. İtalya, Fransa, Yugoslavya ve İsviçre'ye giderek şiir festivallerine katılmıştır. 4 Kasım 1984'te kalp krizi sonucu vefat etmiş, cenazesi 7 Kasım 1984'te Zincirlikuyu'da defnedilmiştir.

Şiire Merakı

Ümit Yaşar Oğuzcan özellikle Faruk Nafiz Çamlıbel'den etkilenmiştir. Babası şairi "evin ikinci adamı" olarak görmüş, evlerinin başköşesinde fotoğrafı bulunmuştur. Şairin ilk şiir denemelerinde bu etkiler açıkça görülmektedir.

Annesi ve babası ayrıldığında şiire sığınarak üzüntülerini gidermeye çalışmıştır. İlk kez Eskişehir Kocatepe ve Sakarya gazetelerinde şiirlerini yayımlamıştır. Daha sonra İstanbul, Varlık, Büyük Doğu vb. dergilerde şiirleri yayınlanmıştır.

Eserleri

  • İlk Kitapları: "İnsanoğlu" (1947), "Deniz Musikisi" (1948), "Dillere Destan" (1954)

  • 1955 sonrası: İlk taşlama ve rubailerini yazmış; "Dolmuş" ve "Aşkımızın Son Çarşambası" yayımlanmıştır.

  • 1961 ve sonrası: "Üstüme Varma İstanbul", "Yeni Dünya Rekoru", "Sahibini Arayan Mektuplar"

  • Diğer eserleri: 37 şiir kitabı, dört nesir kitabı, 15 antoloji ve derleme

Oğuzcan, eserlerinde aşk, ölüm, bireysellik, toplumsal ve felsefi temaları işlemeyi sürdürmüştür. 1983 yılında "Dikiz Aynası" taşlamaları yayımlanmış, tüm şiirleri 4 cilt halinde toplanmıştır.

Otuz yedi yıllık sanat yaşamı boyunca sayıca çok eser üretmiştir. Özellikle 1946-1983 yılları arasında otuz yedi şiir kitabının yanı sıra, dört nesir kitabı (Sahibini Arayan Mektuplar, Avrupa Görmüş Adam, Hüzün Şarkıları, Mihriban'a Mektuplar), on beş antoloji, derleme, biyografi kitabı kaleme almıştır.

İntihar Girişimleri ve Melankoli

Şair, ölüm ve yaşam arasında melankolik bir dünya kurmuş, Ankara sonrası üç kez kendi söylediğine göre intihar girişiminde bulunmuştur (toplamda 24 girişim). 

Devlet Güzel Sanatlar Akademisi'nde son sınıf öğrencisi olan oğlu Vedat, yirmi dört yaşında intihar eder. Vedat, 6 Haziran 1973'te saat 15.00'te Galata Kulesinin altmış iki metre yükseklikteki dokuzuncu katından aşağı kendini atmış geriye de "İşte böyle intihar edilir." notu dışından başka bir şey bırakmamıştır. Oğlu Vedat'ın intiharı, şairin ölümle ilgili düşüncelerini derinden etkilemiştir.

Oğuzcan, intihar girişimlerini ve ölüm isteğini şu sözlerle açıklamıştır:

"Çok pişmanım. Bu olayların yaşamımda olmaması için neler vermezdim ki... Ölümü çıkar yol görmemeliydim."
"Ölümü de ilk kez Mersin'de tanıdım. Benden sonra bir de kızları olmuştu anamla babamın. Feride idi adı. Bir gece anamla üçümüz yalnızdık evde. Gecenin bir saatinde sancılanmıştı bacım. Feride o gecenin sabahına çıkamadı; neden bilmem öldü gitti? Onun öldükten sonraki bembeyaz yüzü; hala net bir fotoğraf gibi durur hafızamda. Anamın 'Öldü yavrucuğum öldü' diyen haykırışları da kulaklarımdır. Ölüm kelimesi de ilk o gün duymuştum ve çocuk aklımla anlamıştım ne olduğunu...Sonra; bir kardeşim daha oldu. Mersin'in Kurtuluş gününde dünyaya geldiği için babam Kurtuluş koymuştu adını. O da sanırım yaşını doldurmadan, birkaç gün içinde eriyip gitti. 'Nazara geldi' demişler ve başının üzerinde yöresel törelere uyarak kurşun dökmüşlerdi. Kar etmedi. Feride'nin ölümünde evde bulunmayan babam, Kurtuluş'un küçük, cansız bedenini kollarında taşıdı. Yarı bilinç, yarı içgüdüyle uzun uzun ağladığımı anımsıyorum. Kurtuluş'un ardından...Ölümle bir başka karşılaşmam ise bir vapur yolculuğundadır. Tek bir kurşun sesi annemle beni uykudan uyandırdı ansızın. Merak ve korkuyla dışarı fırladığımızda; kara sevdalı gencin, şakağına bir kurşun sıkıp öldüğünü öğrendik. Ne yazık! Bu olay bana aşk uğruna ölünebileceğini de öğretmişti. Ölüm üzerine birçok şiir yazmamda çocukluk günlerimden kalma bu acıların etkisi olmuştur."

Şiir Anlayışı

"Hayatımdaki şairliğimi alıp çıkarsanız geriye önemli bir şey kalmaz. Öylesine tutkunum şiire."

diyerek şiir yazmaya olan tutkusunu dile getirmiştir şair. Şiiri bir heves gibi görmeyen Ümit Yaşar Oğuzcan, şiirin ilham işi olduğunu zorlamayla şiirin yazılamayacağına inanır.

O hiçbir edebi akıma kapılmadan; sanatın ideolojisinin yapılmamasını ve sanata kurallar konulmamasını savunmuştur. Kullandığı yalın dille anlaşılır olmaya çalışmıştır.Kendi duygu dünyasını merkeze alarak yalın bir dille yazmıştır. Şiirlerinde bireysellik, anılar ve yaşadığı olaylar ön plandadır.

Şair, yaşadığı olayların şiirine yansımasının yarattığı tema değişimlerini şiirinin dönemleri olarak değerlendirilmiştir. Şair yine kendisi değişimleri beş ayrı dönemde işaret etmektedir:

Dönemler:

  1. Uyanış Dönemi (1941-1954): İlk şiirler; aşk, acı, yalnızlık

  2. Arayış Dönemi (1954-1960): Farklı şiir türlerini deneme; taşlama, rubailer

  3. Çalkanış Dönemi (1960-1964): Daha geniş kitlelere ulaşma; ilk şiir plakları

  4. Kaynayış Dönemi (1964-1970): Toplumsal ve hiciv temaları

  5. Duruluş Dönemi (1970-1982): Ölüm teması; olgunlaşma ve toplumsal sorgulamalar

Aşk ve Temaları

Oğuzcan'ın en yoğun işlediği tema aşktır. Aşk, ölümle bile son bulmaz; saf ve idealizedir. Şiirlerinde yalnızlık, hüzün, çaresizlik ve özlem aşk temasını pekiştirir. Aşk olmadan şiir yazılamayacağına inanır. Bu yüzden Ümit Yaşar Oğuzcan şiiri denildiğinde ilk akla gelenin aşk olduğunu söylemek mümkündür.

Oğuzcan, o kadar fazla aşk üzerine şiirler yazmıştır ki, bu durum bazı yazarlar tarafından ağır eleştirilerle karşılanmıştır. 

"Aşk şairi olarak tanındım, hep öyle kalmak isterim. Bu konuda şiirlerimde çok şey söyledim. Daha da söyleyeceğim. Aşk şairiyim; fakat sevmekten sevilmeye vakit bulamadım. Karşılıklı sevenlerin değil, sevip de sevilmeyenlerin şiirini yazdım. Aşkın karşılık beklemeden sevmek olduğuna inanıyorum"

Melankoli

Ümit Yaşar Oğuzcan'ın şiirinde yaşama sevinci ve ölüm iç içe yer alır. Şair, yaşadığı büyük sevincin yoğunluğunu yaşam-ölüm zıtlığıyla hissettirmeye çalışır. Oğuzcan'ın hayatına eşlik eden duygular melankoli ve umutsuzluktur. Çocukluk yaşta geçirmiş olduğu hastalıklar, mutsuz ilk evlilik, sevmediği işte çalışıyor olması, karşılıksız aşklar, oğlunun intiharı bu ruh haline sebep olmuştur.

  • Çocukluk hastalıkları, mutsuz evlilik, karşılıksız aşklar ve oğlunun ölümü bu ruh halini beslemiştir.

  • Şiirlerinde melankoli ve trajedi sıkça görülür.

Kabahat objektifte camda değil Onlara yalı gözlerle bakarım Nedense bütün resimlerimde ben Böyle mahzun ve perişan çıkarım

Diğer Sanatsal Etkinlikleri

  • Anı ve mektuplar, galericilik, bestelenen şiir ve şiir plakları

  • 1961'de kurduğu Ümit Yaşar Yayınevi ile yayıncılık

  • 1980'de açtığı Ümit Yaşar Sanat Galerisi ile galericilik